Medistate Obezite Merkezinde Hastalara Multidisipliner Yaklaşım!
Medistate obezite merkezi'nde hastanın abez olmasına yol açan sebepler tespit edilditen sonra farklı tıbbi birimler bir arada çalışarak tedavi yöntemi belirliyor. Ayni zamanda multi̇di̇si̇pli̇ner yaklaşim olarak adlandirilan bu si̇stemde; endokri̇noloji̇ ve metaboli̇zma hastaliklari, beslenme ve di̇yet, obezi̇te cerrahi̇si̇, fi̇zi̇k tedavi̇ ve rehabi̇li̇tasyon, psi̇koloji̇ gi̇bi̇ uzmanlik alanlari hastayi değerlendi̇ri̇yor ve tedavi̇ süreci̇ şeki̇lleni̇yor.
Obezite, vücutta aşırı yağ depolanması olarak tanımlanıyor. Bu sorun artış gösterdikçe solunum yetmezliğinden kalp problemlerine kadar sayısız hastalığı beraberinde getiriyor. Kişinin obez olup olmadığını anlamak için Vücut Kitle Endeksi’ne bakılıyor. Boyun metre cinsinden karesinin kiloya bölünmesiyle çıkan değer Vücut Kitle Endeksi’ni ifade ediyor.
Vücut yağ oranının erkeklerde yüzde 25; kadınlarda ise yüzde 30'un üzerine çıkması obezite ile ilişkilendiriliyor. Bireylerin yaşa, cinsiyete, yaptığı işe, genetik ve fizyolojik özelliklerine ve hastalık durumuna göre değişen günlük enerjiye ihtiyaçları var. Alınan enerjiyle harcanan enerjinin dengede tutulması sağlıklı bir vücuda sahip olabilmek için büyük önem taşıyor.
Günlük alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olması, vücutta yağ olarak depolanmasına ve obezite oluşumuna sebep oluyor. Nihayetinde ise yaşam kalitesi ve süresi olumsuz yönde etkileniyor, toplumsal sağlığı ciddi risk altına giriyor. Ayrıca sigorta sistemleri üzerindeki yük de her geçen gün artıyor.
MEDİSTATE OBEZİTE MERKEZİ’NDE KİŞİYE ÖZEL TEDAVİ YÖNTEMLERİ TERCİH EDİLİYOR
Obezite tedavisinde hastalığa neden olan faktörlerin saptanıp ortadan kaldırılması başarılı bir sonuç elde etmek için şart. Aksi takdirde verilen kilolar hızlıca geri alınıyor ve sorunlar tekrar ediyor. Obezite tedavisinde vücut ağırlığının 6 aylık dönemde yüzde 10 azalması, hastalığın yol açtığı diğer sorunların önlenmesinde önemli katkı sağlıyor. Ancak hastalığa kaynak oluşturan nedenler giderilmediği sürece hastalar verdikleri kiloları tekrar geri alıyor ve sürdürülebilir bir iyileşme sağlanamıyor. Medistate Obezite Merkezi’nde hastanın obez olmasına yol açan sebepler tespit edildikten sonra farklı tıbbi birimler bir arada çalışarak tedavi yöntemini belirliyor. Aynı zamanda multidisipliner yaklaşım olarak adlandırılan bu sistemde; Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları, Beslenme ve Diyet, Obezite Cerrahisi, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, Psikoloji gibi uzmanlık alanları hastayı değerlendiriyor ve tedavi süreci şekilleniyor.
OBEZİTE TEDAVİSİNDE ENDOKRİNOLOJİ VE METABOLİZMA HASTALIKLARININ ROLÜ
Yeme bozuklukları ve hareketsiz yaşam dışında obeziteye neden olan birçok endokrinolojik hastalık bulunuyor. Bu nedenle obez bireylerin endokrinolojik olarak incelenmesi tedavi sürecinin ilk adımını oluşturuyor. Temel olarak obeziyetle mücadele ne kadar erken başlarsa, alınan sonuç da o kadar kalıcı oluyor. Cushing Sendromu, hipotiroidi, insülin direnci, Polikistik Over Sendromu, diğer genetik sendromlar ve salgılanan bazı hormonlar obeziteye neden olabiliyor. Ayrıca bazı metabolik bozukluklar hastaların sağlıklı beslenme programına uymalarını güçleştirebiliyor. Tüm bu nedenlerle endokrinolojik inceleme obezite tedavisinde ilk adımı oluşturuyor. Hasta endokrinolojik olarak değerlendirildikten sonra farmakolojik tedaviler düzenleniyor. Bu sürecin ardından hastanın test sonuçlarına, vücut ölçülerine, hormonal profili ve mevcut hastalıklarına göre beslenme ve diyet uzmanı tarafından diyet programı planlanıyor. Medistate Obezite Merkezi’ne başvuran hastalar için aynı zamanda cerrahi açıdan da risk ve fayda değerlendirmesi yapılıyor ve toplanan kurul en doğru tedavi planına karar veriyor.
OBEZİTE MÜCADELESİNİN OLMAZSA OLMAZI; DOĞRU BESLENME VE DİYET
Obezite tedavisinin bir diğer önemli ayağını doğru beslenme ve diyet oluşturuyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı tarafından diyet programı belirlenmeden önce hastaların beslenme alışkanlıkları ayrıntılı olarak gözden geçiriliyor; vücut analizi yapılarak, vücuttaki yağ, kas ve su miktarı saptanıp, vücudun çalışma hızı tespit ediliyor. Elde edilen bu verilere yaş, cinsiyet, fiziksel aktivite ve kan bulguları da eklenerek kişiye özel beslenme programı hazırlanıyor.
Ayrıca hastalar için obezite cerrahisi planlandığında, ameliyatı öncesi ve sonrasında özel bir diyet programı uygulanarak, daha başarılı sonuç alınmasına katkıda bulunuluyor.
HASTANIN KENDİNE VE TEDAVİYE GÜVENMESİ ŞART
Obez hastaların fizyolojik sorunlarının yanında sosyal ve psikolojik olarak da desteklenmesi, tedavi programının başarısında önemli rol oynuyor. Geçmişte yaşanan ve başarısız sonuçlanan diyet ve egzersiz girişimleri; iş, okul, özel yaşamdaki sosyal baskılar ve bunların tümünün yarattığı özgüven eksikliği, obezite tedavisini zorlaştıran unsurlar olarak sıralanıyor. Obezite tedavisinde hastanın önce kendisine ve programa inanması gerekiyor. Dolayısıyla kalıcı kilo kontrolünde sosyal ve psikolojik destek, diğer tedaviler kadar önem taşıyor. Medistate Obezite Merkezi’nde diğer disiplinlerle birlikte psikolojik ve sosyal yönden de hastanın motivasyonu sağlanarak, sürdürülebilir bir kilo kontrolü hedefleniyor.
İLAÇ TEDAVİSİ TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİL
Obezitenin önlenmesi için kullanılan ilaçlar, asla başlı başına bir tedavi yöntemi değil. Yalnızca tedavinin tamamlayıcısı olarak hastaya veriliyor. Zira obezite ilaçları tedavide yetersiz kalıyor ve etkinlikleri son derece sınırlı.
FİZİK TEDAVİ, KİLO KONTROLÜNÜ SÜREKLİ HALE GETİRİYOR
Tedavisi disiplinler arası bir programı gerektiren obezitede diyetin yanı sıra fizik tedavi de önemli yarar sağlıyor. Obezite rehabilitasyonunda hasta, fizik tedavi ve rehabilitasyon uzmanı tarafından değerlendiriliyor ve ardından tedavisi planlanıyor. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon, hastanın kilo vermesinin yanı sıra kas-iskelet sisteminin korunması, obezitenin yol açabileceği eklem hastalıklarının önlenmesi gibi avantajlar sunuyor. Obezitenin medikal tedavisi metabolizma uzmanları tarafından değerlendirilerek planlandıktan ve diyetisyen eşliğinde tedavi programı çizildikten sonra hastanın kişisel özelliklerine göre obezite rehabilitasyonu planlanıyor. Hasta diyet programı içerisindeyken beraberinde kas iskelet sistemi ile ilgili tedavi programı Faz I ve Faz II olmak üzere iki aşamalı olarak düzenleniyor. Faz I programı, hastanın pasif, tedavi sisteminin aktif olduğu dönemi içeriyor. Faz II dönemi ise hastanın aktif olarak yaptığı egzersizlerden oluşuyor. Egzersiz programları hastanın medikal tedavisine paralel olarak düzenli olarak sürdürülüyor.
OBEZİTE CERRAHİSİ NE ZAMAN TERCİH EDİLİYOR?
Beden kitle indeksi 40’ın üzerinde olup düzenli diyet ve egzersize rağmen kilo veremeyen hastalarda bir tedavi yöntemi olarak cerrahiye başvurulabiliyor. Ayrıca beden kitle indeksi 35- 40 arasında olup obeziteye bağlı hipertansiyon, diyabet veya uyku apnesi gibi ek hastalıkları olan hastalarda da obezite cerrahisi uygulanıyor.
Obezite ameliyatları, hastaların kilo verip, daha fit bir görüntüye sahip olmasının yanı sıra hipertansiyon, diyabet, yüksek kan yağları, ürik asit yüksekliği gibi hayatı tehdit eden ve organları bozan kan değerlerinden de kurtulmalarını sağlıyor. Tüp mide ameliyatlarında bazı hastalar yeme dürtülerinden dolayı zaman içerisinde verdiği kiloları geri alabiliyor ancak obezite ameliyatının ardından hastanın eski kilolarına dönmesi zorlaşıyor. Verilen kiloların tekrar alınmaması için hastanın belirlenen fiziki aktiviteleri bir yaşam tarzı haline getirmesi gerekiyor. Şeker hastalığından korunmak için de verilen kiloların geri alınmaması son derece önem taşıyor.
OBEZİTE CERRAHİSİNE ENGEL OLUŞTURAN DURUMLAR
Ciddi psikiyatrik problemi olan hastalar
Ameliyat sonrası tedavi uyumu sağlayamayacak hastalar
Madde ve alkol bağımlılığı olan hastalar
Anestezi almaya engel bir durumu olan hastalar.
OBEZİTE CERRAHİSİNİN SAĞLADIĞI AVANTAJLAR
Hipertansiyon problemi olan obez hastalarda ameliyat sonrası tansiyon ölçümlerinde ciddi düzelmeler oluyor. Hastaların yüzde 60 ila 70’i tansiyon ilaçlarını kesiyor.
Tip 2 diyabet hastalarında kan şekeri seviyelerinde ciddi düzelmeler meydana geliyor. Hastaların yarıdan fazlası kullandıkları antidiyabetik ilaçları bırakabiliyor.
Ameliyatın ardından kalp hastalığı riskinde belirgin azalma gözleniyor.
Fazla kilolara bağlı olarak gelişen uyku apnesi problemleri düzeliyor.
Solunum sistemi sıkıntılarında azalma yaşanıyor. Hastaların hayat kalitesi artıyor.
OBEZİTE CERRAHİSİNDE HANGİ YÖNTEMLER KULLANILIYOR?
Obezite cerrahisinde Mide Bandı, Tüp Mide ve Gastrik Bypass yöntemleri kullanılıyor. Operasyonlar öncesinde hastanın vücut yağ oranını azaltmak, kas dokusunu korumak ve ameliyatın ardından uygulanacak tedaviye hazırlamak için bir diyet programı oluşturuluyor.
Mide Bandı
Mide bandı ameliyatları laparoskopik yöntemle gerçekleştiriliyor. Midenin giriş kısmından 3-4 santimetre aşağıya yerleştirilen bir bant sayesinde küçük bir mide cebi oluşturuluyor. Bandın ayarlanabilir olması sayesinde hastanın takiplerine göre bandın sıkılığı artırılıp azaltılabiliyor. Bu ayarlama işlemini yapabilmek içinse cilt altına bir port yerleştiriliyor. Bant kayması, bandın erozyonu, yutma problemleri, bant hasarlanması ve port yeri problemleri ameliyat sonrasında karşılaşılabilecek sorunlar arasında sayılabilir.
Tüp Mide
Tüp mide ameliyatı, obezite cerrahisi ameliyatları arasında en çok tercih edileni. Ameliyat laparoskopik yöntemle başarılı bir şekilde yapılabiliyor. Midenin büyük bir bölümü çıkartılıyor ve geriye yaklaşık midenin total hacminin yüzde 25-30’u kalıyor. Ameliyatta mide fundus denilen üst kısım da çıkarılıyor. Bu nedenle mide fundusundan salgılanan ve iştah hormonu olan grelin düzeyleri düşüyor ve hastalarda ameliyat sonrası iştah kontrolü daha kolay sağlanıyor. Bu ameliyatta mide kapasitesinde azalma olmasına rağmen mide fonksiyonlarında bir bozulma meydana gelmiyor. Ayrıca midede ülser oluşma riski azalıyor.
Gastrik Bypass
Gastrik Bypass ameliyatında, mide girişinde yaklaşık 25-30 cc’lik mide hacmi oluşturuluyor ve mideden 100-150 santimetre uzaklıkta bir incebağırsak bölgesi bu cep ile birleştiriliyor. Bu ameliyat yemeyi kısıtlarken, emilimi azaltıyor. Teknik olarak daha zor bir ameliyat olan Gastrik Bypass’ın riskleri de nispeten yüksek ve geri dönüşümsüz bir ameliyat. Uzun dönem sonuçları tüp mide ameliyatı ile benzerlik gösteriyor; bu nedenle günümüzde tüp mide ameliyatı biraz daha fazla tercih ediliyor.